INA-AA
Psikiyatrist Prof. Dr. Rüstem Aşkın, yaptığı yazılı açıklamada "çağın yeni salgını" olarak adlandırdığı sosyal medya bağımlılığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sosyal paylaşım sitelerinin en büyük amacının insanların orada daha fazla vakit geçirmesi olduğunu ve bu sitelerin doğru bilgiyi değil, gösterilmek isteneni gösterdiğini vurgulayan Aşkın, sosyal medyadaki uyaran yoğunluğunun açıkça ya da farkında olmadan kişilerin tüm kişisel kararlarını etkileyebildiğine dikkati çekti.
Sosyal medya kullanım oranının gün geçtikçe arttığının altını çizen Aşkın, "Dünyada bugün itibarıyla 3 milyardan fazla insan, yani toplam dünya nüfusunun yüzde 40’ı aktif biçimde sosyal medya kullanmaktadır. Araştırmalar günde ortalama 2 saatimizi sosyal medyada geçirdiğimizi gösteriyor. Bunun oluşturduğu bağımlılık bir yana her gün maruz kaldığımız ileti saldırısı, defalarca dikkatimizi dağıtmakta, dünyanın her köşesindeki sorunları gözümüze sokmakta, zihnimiz kadar uykumuzu, ruhsal ve fiziksel sağlığımızı, yaşam biçimimizi ve insani ilişkilerimizi etkilemektedir." ifadelerini kullandı.
Yeni kuşakların "sanal aleme göç etmesinin" tehlikeli durumlara neden olduğunu belirten Aşkın, şunları kaydetti:
"Günümüzde sosyal medyanın birçok yararı olmakla birlikte, bilgi kirliliği oluşturmakta, insan insana etkileşimi yok etmekte, yığınla ve darmadağınık bilgiler, şaşkınlaştırıcı, göreceli bakış açıları sunmakta, yarışa, kıyaslamaya, yenmeye, kandırmaya, incitmeye odaklı, doyurulması olanaksız bir iştah alanı doğurmaktadır. Sosyal medya bağımlılığı iyi bir evlilik yakınlığını önlüyor, çocuklarla etkileşimi, onların özel ilgi ihtiyacını engelliyor, çocuklara rol modeli oluşturmanın önüne geçiyor, diğer ailelerle etkileşimi, gezi, sosyal kültürel aktiviteler gibi kendini ve aileyi geliştirecek etkinlikleri önlüyor."
"Sadece çocukların gençlerin değil herkesin sorunu"
Sanal bağımlılığın çağın en yeni ve en yaygın salgını olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Aşkın, "Sosyal medya yalnızca çocukların ve gençlerin değil yaşlılar dahil herkesin sorunudur. Sosyal medya, madde bağımlılığına benzer mekanizmalarla oluşuyor ve günlük hayatımızı madde bağımlılığı kadar etkiliyor." ifadelerini kullandı.
Aşkın, "Bağımlı bireyler günün önemli bir kısmını, bazen ise tamamını internet ortamında geçirmektedir. Bu bireylerin erişimleri engellendiğinde huzursuz olmakta, sanal ortamda kalış süresini her geçen gün artırmakta, mesleki, ailevi ve sosyal ilişkileri ciddi ölçüde bozulmaktadır. Sanal ya da davranışsal bağımlılarda depresyon ve içe dönüklük oranının daha yüksek olduğu bilimsel bir gerçektir." değerlendirmesini yaptı.
Sosyal medyada vakit öldürmek yerine, başkalarıyla yüz yüze iletişim kurmanın hem iletişim becerilerini geliştireceğine hem de çok daha olumlu duygular yaşatacağına işaret eden Aşkın, ailelere çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeleri ve onları sosyal hobi ve becerilere yönelik etkinliklere yönlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.